27 Mayıs 2011 Cuma

Yassıada İzlenimlerim

   
 


        Bugün 27 Mayıs,tam 51 yıl önce bugün cumhuriyetin ilk darbesi yapıldı;bildiğiniz gibi Adnan Menderes,Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan dar ağacına gönderildi.Onlarca DP milletvekili çeşitli süreler hapis yattı.Bu darbe son değildi.Darbelerin önünü acabilmek için darbedeb sonra Genelkurmay Başkanı,kuvvet komutanları ve 265 generalden 230'u görevlerinden uzaklaştırıldı kısaca darbeciler ipleri eline aldı.Neyse burada tarihçilik yapmayacağım bugün Genç Sivillerle beraber ''Bir daha Asla'' sloganıyla gerçekleştirdiğimiz Yassıada çıkartmasından izlenimlerimi paylaşacağım.

         Arkadaşlarla Kadiköy iskeleden yola çıktığımızda yanımızda Mete Tuncay,Osman Can,Ferhat Kentel,Turgay Oğur'da bulunmaktaydı.Motor yolculuğu her an biri çıkacakda birine evlenme teklifi edecek havasındaydı bunda çalan şarkıların etkisi yoktur demek imkansız.Ortama en güzel uyacak sarkının Bir Gece Ansızın Gelebilirim olması gerektiğini Turgay Abiye desemde bir şey değişmedi tabiki.

           Bir saatten uzun motor yolculuğundan sonra adaya vardığımızda tam anlamıyla harabeye geldiğinizi zannediyorsunuz.Başka zaman bir kişi bile bulunmayan adada 27 Mayıs gerekçesiyle eklenen emniyet amirleri ve sahil güvenlik ortama çıkartma havası veriyordu. Ada sanki lanetlenmiş gibi sanki aldığı canların masumiyeti adayı öldürüyor,hayaletleştiriyor.Dediğim gibi ada tam bir harabe.Yaptığımız kısa bir keşif gezisinden sonra darbe sonrası kurulan mahkemenin yapıldığı büyük spor salonuna geçtik.İçeri girer girmez dava,jüri,satılmış hakimler ve gözü dönmüş ve kefenle bekleyen nöbetçileri hayal ediyorsunuz.Duygusal konuşmlara yapıldı DP eski başkanı Suleyman Soylu ve tiyatrocu Ulvi Alacakaptan'ın konuşmaları özellikle duygusal havayı arttırdı ve yer yer gözyaşlarımıza hakim olamadık. Tek kelimeyler bir Demokrasi çıkarması olan bu eylemi oluşturan Genç Sivilleri canı gönülden kutluyorum.

    Yazmış bulundum...

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Ne Garip

Ne garip zamanlarda yaşıyoruz.Eskiden karaladığım bazı şiirleri yazıları aylar sonra bi kitabın arasından düşürerek bulduğumda dünyalar benim olurdu. Şimdilerdeyse aylar önce yazdığım yazılar facebook'ta tekrar karşıma çıkıyor.

Onlardan biri, (sahibinin iznine sığınarak)


Ölüme saatler kala , ölüme inat kanatlarını çırp kelebek,

Ölüme dakiklar kala ,gökyüzünün sonsuz mavilğine kanat çırp kelebek 

Ölüme saniyeler kala bir gülün kanatları altında gözlerini kapa kelebek.
 
Kanatların gülün emaneti değil miydi sana havada son bir raks icin ?

                 Yazmış Bulundum...



19 Mayıs 2011 Perşembe

Leyla ile Mecnun'dan güzel bir sahne



Harika dizinin hoş bir sahnesi. Leyla ile Mecnun'un komedi dizilerine yeni bir soluk ve vizyon getirdiğini rahatlıkla söyleyebilirim.



Varlığının tiryakisi
Yokluğunun delisiyim
Beni senden mahrum etme
Gözlerinin hastasıyım

Sevgim yüce dağlar kadar
Içerimde volkan kaynar
Anlamazsın sen bebeğim
Sevdalılar beni anlar

Revamıdır harap olmak
Aşkın ile her gün yanmak
Gözyaşımdan başka nedir
Seni sevip sensiz olmak

10 Mayıs 2011 Salı

Sen İnsan kalın derdin Dostum, ama kalamadık


Melek fabrikaları” diyordun Gazze için. “İsrail vurdukça melekler yükseliyor” diyordun Gazze'nin bacalarından. “İsrail'in, tüm insan hakları ve uluslararası kanunları ezip geçen suç arzusunun, bizim insan haklarını savunmadaki kararlılığımız kadar asla güçlü olamayacağından eminiz” diye direniyordun. “Ceset-aç tanklara” siper olmak için ambülânslarla dolaşıyorlardı, bizler pahalı ciplerin üzerinde hava atarken. 

Neden orada kaldığını “Bu zayıf organları kopmuş, kesilmiş bedenler, daha açmadan söndürülmüş bu hayatlar, ömrümün geri kalanında sürekli tekrarlanan bir kâbus olacak. Eğer hala onların sonları hakkında konuşacak güç bulabiliyorsam sadece artık sesleri olamayacak, aslında hiçbir zaman sese sahip olmamışlara adalet istediğim içindir” diye anlatıyordun.

“Orada birileri var mı?” diye soruyordun insanlığa, “bombardımandan çok terk edilmişlik insanı perişan ediyor” diye anlatıyordun yalnızlıklarını. Gazze'de gördüklerinden ve “çocukların ağır ceset kokusundan sonra” bu kirli dünyada adını yaşatacak bir nesilden bile vazgeçmiştin. Şöyle haykırıyordun:

“Lütfen, birisi bu kâbusu durdursun! Sessiz kalmayı seçmek şu an yaşanan soykırıma çanak tutmaktır. “Medeni” dünyanın her başkentinde, her şehrinde, her meydanında, öfkenizi bağırın, öyle bağırın ki bizim acı ve korku çığlıklarımızı bastırsın! İnsanlığın bir parçası, bu işe yaramaz sessizlikte hazin şekilde katlediliyor.” 

Gazze bombalar altında can verirken, Vittorio'ya “Yeni Yılı kutlayan ve bu masum sivillerin katline ortak olduğunu ve suç ortaklığı yaptığını anlamayan Avrupa ya da Amerika'daki şehir cennetlerinde dinlenmek yerine Gazze cehenneminin ortasında olmak çok daha rahatlatıcı” diyerek seçimini yapmıştın.

Gazze senin cennetin oldu, bize de aymazlığın, duygusuzluğun ve ihanetin cehennemi kaldı. Dostum seni mutlu edecek bir haber veriyim Filistin birleşiyor keşke sende görebilseydin...

“İnsan kalın” diye bitirirdin yazılarını.

"insan kalın"

"İnsan kalamadık be Vittorio! İnsan kalamadık!.. " 



9 Mayıs 2011 Pazartesi

Barışan Kardeşler: Yeni Orta Doğu Düzeni

       
           Geçtiğimiz aylarda Tunus'ta başlayan ve Domino Etkisi veya Arap Baharı olarak adlandırılan kitlesel hareketler hızla gelişim gösterip Devrim'e ulaşmıştır. Bu devrimler Orta Dopu'da dikdatörlerin tek tek düşmesiyle;Libya ve Suriyede direnişin sürmesi ve demokrasiye daha hızlı ulaşmak için yapılan gösterilerle son sürat devam ediyor.Devrim şehitlerine Allahtan rahmet diliyor ve kanlarını akıttıkları devrimlerin demokrasi ve halk iktidarlarıyla taçlanmasını temenni ediyorum.
         Çoğu akademisyen bu değişim sürecini Amerikanın yıkıcı Neo con politikalarından ve artık dünya kapitalizminin soğuk savaş artığı dikdatörlüklerle yola devam edememesinin bu devrimlerin nedeni olduğuna ikna edici kanıtlar sunsada devrimleri Abd'ye hediye etmeninde abeste iştigal olduğunu düşünmekteyim.Özellikle Türkiye'de şu anda bir değişim süreci yaşarken bu değişimlerden etkilenmemesi söz konusu değil.Yeni siyasal düzlemin daha hayırlı olacağını düşünmekteyim her devrim gibi Arap Baharı'nında zamana ihtiyacı var.Ama sevindirici gelişmelerde yaşanmıyor değil devrimler daha 6 ayını bile devirmeden OrtaDoğu'nun kanayan yarası olan Filistin sorununun çözümü için çok önemli adımlar atıldı.Bilindiği üzere fiili olarak 2 ye bolunmus olan (Hamas ve El Fetih)Filistin Türkiye ve Mısırın ortak girişimiyle aradaki çatışmalara son verilip bu direniş hareketi barıştırıldı ve tabiki İsrail'in tepkisi gecikmedi.

      Peki Filistin'in birleşmesi ne ifade ediyor bu birleşme arzusunu bir Filistinli kızdan dinleyelim:

'' Ne yapacağımı bilmiyorum.İsraile karşı bir harekette bulunmak için önce taraf secmeliyim fetih mi? hamas mı? Bu da ancak bir iç savaş sonucu cevap bulabilecek bir soru.Ne yani düşmanla savaşmak için önce halkımlamı savaşmalıyım''

       İşte birleşmenin önemini anlatan en güzel analizdi bu feryat.Ama artık hepsi geride kaldı artık tek vücut bir filistin var karşımızda.Ama kaybedecek bir saniye bile yok MAdrid Konferansından kovulan Filistin bu sefer dünyaya geri dönmeli.Gelecek yıl BM'de Bağımsız Filistin dosyası açılacak ve Filistin'in bağımsızlık süreci resmen başlayacak.Bize çok iş düşüyor. 

Teşekkürler Devrim,
Teşekkürler Mısır ve Türkiye,

Hadi Filistin bu sefer tarihin doğru yerindesin.

          Yazmış bulundum...

Kürt Sorunu Üzerine

   




 

   Araştırmacılar Anadoluyu medeniyetler beşiği diye adlandırıyor. Üstadsa yüzüme bakıyor ve o cümleyi kuruyor:'' Üzülüyorum sizin için hem de endişeliyim bu topraklar kavimler mezarlığı,bu topraklarda yaimak hiç bir coğrafyayla kıyas kabul etmez derecede zordur.'' 
      
      Bu kadim coğrafya için nasıl da paradoks yaratacak kadar derin uçurumlarla ve karşıtlıklarla inşaa edilmiş izahatlar değil mi?

      Bugün bi kızla tanıştım Kürt'tü. Kürt olması bu coğrafyadan bu tutkulu topraklardan bir parçayla yoğrulmasını sağlamış.Kısaca etni sitesinin önemi yok Anadolu topraklarında acılar,nefretler,korkular çok benziyor birbirine.

      Kızla yaptığım konuşmamdan sonra şuna iyice kanaat getirdim ki Kürtleri İmparatorluk dönemindeki milliyetçi hareketlerden daha farklı değerlendirmek gerekiyor.Sırp,Romen,Arap,Yunan vb milli devinimlerden farklı ögeleri an içinde kafanıza dank efekti verecek kdar hızlı etkili uyarıcılık yapıyor.

      Kürtler arasında pkk terör örgütünün Kürtlerin ana temsilcisi olarak kabul edilmemesi ve geniş kitlelercede desteklenmemesi çözüm içim önemli ama konusmalarda ozellikle bazı yerlerde pkk ve devlet ikilemiyle koy arası catısmalarda yasanıyor.Ama en onemlisi terör örgütünün geniş kitlelerce destek görmemesidir.

      Kürtlerin özellikle dil ve kültür alanındaki istekleri dikkate alınmalıdır.Ama özerklik talebi reddedilmelidir. Acık konusucam ana dil konusma hakkı vb haklar Kürtlerin hakkıdır. 
Özerklikse pkk ve radikal ayrılıkcı kesmin azınlık seslerinin yankısıdır. O yuzden cozum surecınde özerklik kelimesinden bahis edilmemesi gerektiğini düşünmekteyim.

     Ve Kürtler şunuda unutmamalı Devlet(Kemalist rejim ve intelijiyansiyası) sadece Kürtlere zulmetmedi.Devlet hatırı sayılır sayıda Türkü şapka kanununa muhalefetten katletti.1980de ülkücülerde insanlık dışı işkencelere maruz kaldı. O yüzden bu coğrafyada herkes kendi hikayesini yazdıkca ve okudukca demokratikleşme çabamız boşa gidecek gelin yeni bir anayasayla yeniden başlayalım. Türk,Kürt herhangi bir milliyet üzerine inşaa edilmeden demokratik bir anayasayla daha güzel bir coğrafya yaratalım...

             Yazmış Bulundum...